by Karbonkale

Gülüklü Çorba

Düğün çorbamız Alanya' nın yerel tatları arasında önde gelenlerden biridir.

Haşlanmış tavuk eti, pirinç, haşlanmış nohut, tereyağı, tavuk suyu, istenirse işkembe, limon suyu, domates salçası, ve baharatların yanında gülük adı verilen kıymadan yapılan toplar halindeki küçük köfteler ile yapılan çorba oldukça beğeniliyor.

Malzemeler
500 gram haşlanmış tavuk eti
250 gram kıyma
Bir kase haşlanmış nohut
Dört bardak tavuk suyu
Bir kaşık salça
Bir fincan pirinç ve 1 domates.
Bir çay kaşığı kırmızı biber
Bir çay kaşığı karabiber ve tuz


Yapılışı fazlasıyla el oyalayan ama tadıyla buna değen çorba için ayrı ayrı haşlanmış tavuk ve nohut hazırlanıyor. Tencereye konan yağda domates salçası ve domates parçaları kavruluyor. Karışım istenen kıvama gelince üzerine tavuk suyu ekleniyor. Haşlanmış nohut ve kıymadan hazırlanmış ve kızartılmış küçük toplar halindeki köfte tavuk suyuna koyuluyor ve kaynatılıyor. Bu karışıma pirinç ve haşlanmış tavuk eti ekleniyor. Çorbaya son olarak baharatları ve limon suyu eklenerek sunuma hazır ediliyor.
Cama vuran yağmur taneleri rüzgarla savrulurken Hasan, Dünya’ ya gözlerini açmıştı. O küçük olmayan bir evde, Selanik’ in yakın sayılacak bir köyünde başladı yaşam serüveni. Sarışın, yeşil gözlü görenlerin hayrete düştüğü çok güzel bir çocuktu. Köyleri ormanın hemen bitişiğinde çok güzel bir yerdi. İnsanlar tütün yetiştiriyor, hayvancılık yapıyorlardı.

Selanik' ten göçtüklerinde Hasan 5 yaşındaydı. Yılını tam hatırlamazdı ama Ramazan'ın sahurunda davullar çalarken ve memlekette ayvalar tam da çiçek açmış, anlaşılacağı üzere en güzel mevsim ilkbahar gelmişken, bayrama ulaşamadan ayrılmak durumunda kaldılar. O sene bayram namazını memlekette kılmak, çocuklara da şeker toplamak nasip olmadı...

Geleceği belirsiz bir yolculuğa çıkmayı vatanlarını terk etmeyi hiçbir zaman düşünmemişlerdi. Ta ki, Yunan çeteler onları öldürmeye başlayana kadar. Lozan' daki antlaşmadan 1923 sonra Mübadele Komisyonu kurulmuş, kimin nereye yerleşeceğine o komisyon karar vermişti. Yanlarına değerli eşyalarını alan Hasan ve ailesi köylerinden yürüyerek Selanik’ e doğru yola çıkmışlardı. Orada bir ay kadar Türkiye’ ye gidecekleri gemiyi beklemişlerdi, beklemek çok zordu. Hele belirsizlik…

Gülcemal Vapuru
















Ve nihayet kendilerini ana vatana götürecek meşhur Gülcemal Vapuru geldi. Babası Hasan' ı sırtında taşımış vapura götürmüştü. Selanik' ten ailesinin de içinde olduğu onlarcası, birlikte ünlü Gülcemal vapuruyla hareket etmişlerdi. Selanik’e son bir kez bakarak

Buraya da isteyerek gelmedik, buradan da isteyerek gitmiyoruz. 
Nasıl kader bizimkisi?
diye düşünmüş ve derin bir of çekmişlerdi.
Gemi hareket ederken memleketinden ayrılmanın acısıyla ağlamaya başlayan Hasan' ı babası Mustafa Kemal Paşa’ nın onları çağırdığını söyleyerek susturabilmişti.

Uzunca bir yolculuk onları bekliyordu. Gemiyle hiç bir limana uğramadan Çanakkale’ ye geldiler. Mübadillerin bir kısmı Hasan' ın ailesi dahil olmak üzere burada limana indirilmiş, diğerleri ise Gelibolu ve Mudanya istikametine devam etmişlerdi. Dediklerine göre Çanakkale' de iki hafta karantinada bekleyecekler daha sonra iskan edilecekleri yerlere gideceklerdi.

Mübadele komisyonu Hasan ve ailesinin Çanakkale' nin bir Rum köyü olan Erenköy' üne yerleşmesine karar verdi. Selanik’ te vapurda başlayan bilinmeze yolculuk Çanakkale’ den sonra kağnı üzerinde ve yayan devam etti.

Mübadele komisyonu kendilerine ev ve Selanik’ teki mallarını karşılayamayacak miktarda içinde çokluk zeytin biraz da incir ağacı bulunan Rum' lardan kalma bir arazi verdi. Oradaki zenginlik ve refah son bulmuş, Türkiye’ deki zorlu hayat başlamıştı. Köylerindeki evleri, arazileri, mezarları, hayvanları her şeyleri orada kalmıştı. Burada ise bir yıl Rum bir aileyle aynı evde yaşamak zorunda kalmışlardı. Rum kadın Hasan' ın annesini misafir geleceği zaman eksik bırakmaz çağırırdı. Birlikte yemek pişirir ve ikram yaparlardı. Yumurta kaynatır, börek açarak aynı sofrayı paylaşmak suretiyle güzel anları bölüşürlerdi işte. Ne gariptir ki ne kırgınlık ne öfke vardı mübadil Türklerde onlara karşı...
Üstüne üstlük, bir taraftan Erenköy yerlisi halk tarafından da dışlanırken diğer yandan suyun ötesinde yaptıkları tütün işini burada yapamamışlar ve neticede alışmadıkları şartlar onları çok zorlamıştı.

Erenköy, İntepe tekrar Erenköy
Erenköy' ün bugün bulunduğu coğrafya insanlık tarihi boyunca birçok kavime ev sahipliği yapmıştır. Erenköy' ün tarihi M.Ö 2700 yıllarına kadar gider. Antik dönemde Boğazın Alnı anlamına gelen Orfion olarak anılan Erenköy, Kuzey Ege' den Çanakkale Boğazı' na giren gemilerin ilk göründüğü yer konumunda bulunuyor. Erenköy' e gelenler, buradan Çanakkale Boğazı ve Saros Körfezi' nin yanı sıra, Tarihi Gelibolu Yarımadası, Gökçeada, Bozcaada ve Yunanistan' ın Semadirek ve Limni adalarını görme şansı bulurlar. Beldeden, Şehitler Abidesi de net bir şekilde izlenebiliyor. 1947 yılından sonra ismi İntepe olarak değiştirilen belde 2010 yılında referandumla tekrar Erenköy olarak değişinceye kadar İntepe ismiyle anıldı.

Üç Güzeller
MÖ 13. yüzyılda Truva kentinin kralı Priamos’ tur, küçük oğlunun adı Paris olup diğer oğlu Hektor ise ordunun komutanıdır. Anadolu şairi Homeros' un hem İlyada hem de Oysseisa destanında anlattığına göre;

Bir gün tanrıçalar arasında kıskançlığını kabartmak için ortaya çıkan nifak tanrıçası;

En güzel tanrıça kimdir ? 
sorusunu ortaya atar. Tanrıçaların hepsi kendisinin en güzel olduğunu düşünmektedir. Baş tanrı Zeus’ un karısı olan Hera da en güzel tanrıçanın kendisi olduğunu söyler. Kentlerin koruyucusu ve akıl tanrıçası olan Atena ile aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’ e göre yine en güzel kendileridir. Sonunda sorun Zeus’ a götürülür, ancak Zeus bu işe karışmak istemez ve çözümü bir ölümlüye havale eder. Onun hakem olarak seçtiği kişi, Paris olur.
Tanrıçalar, güzellik yarışmasını kazanabilmek için Paris’ e bir sürü rüşvet teklif ederler. Hera, Asya Krallığını; Atena, sonsuz akıl ve başarıyı teklif eder.
Afrodit ise dünyanın en güzel kadının aşkını vaad eder ki bu kadın, Sparta Kralı Menelaos’ un karısı Helena' dır.
Truva Savaşı

Bu arada Paris, Truva' da güzel tanrıçaların karşısına çıkar ve Afrodit’ in güzelliği karşısında tutulmuş, büyülenmiş bir şekilde en güzel tanrıçayı temsil eden elmayı Afrodit’in avuçlarına bırakır.

Tanrıça güzellik yarışını kazanan Afrodit, verdiği sözü tutarak Helena’ nın aşkını Paris' e verir. Kral Menelaos’ un sarayında misafir olarak gelen Paris, onun karısı Helena ile büyük bir aşk yaşamaya başlar ve Helena' yıı alarak Truva’ ya kaçırır.  Bunun üzerine Menelaos, Yunanistan’daki krallarının en güçlüsü olan kardeşi Agamemmon’ un giderek Truva’ ya bir sefer düzenlemesini sağlar.
Savaşın başlangıcında Truva oldukça güçlü durumdadır. Birçok tanrı da bu savaşta tarafını seçmişti. Bir yarı tanrı olan Aşil’ in Agamemmon yanında savaşa katılarak, Paris’ in kardeşi Hector ile mücadeleye girmesi neticede Hektor’ u yenerek öldürmesi, Odysseus' un tahta atı taktiği ile Truva' nın içten ele geçirilmesi savaşın sonucu belirlemiştir. Aşil ayaklarından arabasına bağladığı Truva ordusu komutanı Hektor' un cesedini Truva sokaklarında dolaştırmıştır. Truva kralı Priamos oğlunu (Hektor) Erenköy' e defnetmiştir, yani Orfion' a...

Aşil ve arabasına bağladığı Hektor

Yüzyıllar sonra yine aynı yerde Erenköy'de mübadil Şerif Hasan Sanrı' nın torunu Özgür ve eşi Çerağ Üzden ölmez ağacın, -hani o 1924 yılında mübadele komisyonu tarafından verilen zeytinliğin- mamülünü Orfion markasıyla kadim coğrafyanın hizmetine sundular. Belli ki kumandan Hektor, kardeşi Paris babaları Priamos, Dünyalar güzeli Helena ve nihayet mübadil Şerif Hasan ile ailesi öykümüzün kahramanları olmaları Özgür ve Çerağ' ın butik girişimi sayesinde oldu.

Henüz otuzlu yaşları süren mühendis (Çerağ Endüstri Özgür ise Metalurji Mühendisliği eğitimi) gençlerimiz özel sektördeki işlerini bırakarak 60/70 yıllık aile geleneğini güncellemeye giriştiler. Büyük dedeleri Şerif Hasan Sanrı zeytin yağhanesini 1953 yılında kurmuştu. Özgür' ün dedesi İzzet Üzden 1960 yılında naturel sızma zeytinyağı üretimini taş baskı sistemine dönüştürmüştü. Üçüncü kuşak Erdinç Üzden aynı babası İzzet gibi zeytin bahçesine doğdu ve aile geleneği zeytin zanaatını gelecek nesillere aktarma misyonuna devam ediyor. 2000 yıllarının başında modernize etme fırsatı bulduğu yağhanenin günümüzdeki soğuk sıkma teknolojilerine evrilişini Orfion serüveniyle heyecan içinde izliyor ve gözetiyor. İlk yılında ulusal ve uluslararası alanda 3 ödül birden alınınca gururla ifade etmekten çekinmiyor.

Bugünlerde ailenin son jenerasyonunu kucağına alma mutluluğu içindeki Orfion ailesinin Ayvalık' ta izlemenizi tavsiye ediyorum.

Gidene kadar arkamızdan söylenen;
Yemek yemadınız, 
Gene gelinız, 
Yeyinız, içınız. 
diyen sesini duyar gibiyiz, sevimli Rumeli şivesiyle Şerif Hasan'ın ...
Mekanı cennet olsun,
Hektor, Priamos, ve diğerlerinin, tamamını izleyen ölmez ağacın gölgesinde.

Kaynakça
wowturkey.com
Truva Savaşı 
orfion.com.tr/hakkinda/
Lozan Mübadilleri 1923
Zeytin Dostu
cumhuriyet.com.tr