by Karbonkale




Kaz kurutma zamanı;

Nisan ayında yumurtadan çıkan kaz yavruları, ekim ayı ortalarına kadar bölgedeki mera ve yaylalarda otlayarak beslenir.
Kazların kesilmeden önce yaklasık 1,5 ay yalnızca arpa ile beslenerek et tutması gerekir.
Kıs öncesi çiftliklerde yaklasık bir hafta kazlar besiye alınır, sadece arpa ile beslenir. Günde 3-4 kez arpa verilir. Çünkü en dogal, en güzeli arpa ile beslemektir.

Bu süre içinde kar yagıslarının da baslamasıyla arpayla beraber kar yedikten sonra kazlar kesilmeye hazır olur.

Fotoğraf: @ahmet_hrmnc




Maliyetinin düsük olması ve sanayi tipi fırınlarda üretilen ekmeklerden daha uzun süre taze kalabilmesi ondan vazgeçilmeyişin özeti aslında.

Sofra kültürümüz degisimlere ugrasa da geleneksel ekmek pisirme yöntemlerimiz halen devam ediyor.

Genellikle kubbe seklinde yapılan ve ısı kaybını engellemek için dar bir hazineye sahip olan sıvanmış çamur ile şekillenen tandır fırınları mahallelinin ortak kullanım alanların da hizmet verir.

Sur içinde fotoğraf çekmeye çıktığınızda, asırlardır devam eden bu geleneği, tandırın iç duvarına yapıştırılarak büyük bir maharetle pişirilen ekmekleri ve bu ekmeklerden size ikram eden cömert insanları görürsünüz.

Sofranız bereketli olsun…

Tandır günümüzde de kırsal Anadolu’nun bir çok yerinde kullanılmakta olan,
insanlığın geleneksel mirasının önemli bir parçası niteliğinde olan bir kültürdür.

Tandır ilk olarak ısınma amaçlı düşünülerek toprak evlerin altına dizayn edilmiş olsa da, zaman içerisinde evin ortasında bulunan tandır aynı zamanda ekmek fırını olarak ta kullanılmaya başlandı.
İlk zamanlarda tandır, baca olan evlerde kullanılırdı. Sonraları evin dışına da yapılmaya başlanarak içinde et ve ekmek pişirilmesine elverişli bir duruma gelmiştir.

Son zamanlarda bu durum gelişme göstererek tandırevi ya da tandırbaşı denilen kapalı mekanlara taşındı. Çamurdan yapılan tandır ya yere gömülerek ya da yüksekliği insan beline gelecek şekilde etrafı örtülerek konuşlandırılmaya başlandı.

5 bin yıllık çok büyük bir geçmişe sahip olmanın yanı sıra bilinen tarihi Selçuklulara kadar dayanmaktadır. Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerde de tandır kültürünün var olduğunu söyleyebiliriz.

Fotoğraf: @mehmtklcgl


Yazılarını çok beğendiğim bir Facebook arkadaşım var daha doğrusu bu nedenle davetimi kabul eden bir arkadaş demek daha doğru olacaktır. Bloğumda yazmasını önerdim ancak kabul etmedi nedense. Bana da zaman zaman yazılarını buraya taşımak -izniyle- görevi düşüyor.


Bazı yemekler de insanlar gibi.

Önemli olan dış güzelliği değil, iç güzelliği
desek de, e işte şuna bakınca 


Ulen olsa da yesek
dedirtecek bir tipi yok Allah için... Fakat tipi bizi çok da cezbetmeyen birinden bi lokma aldığımızda, ne bileyim işte biraz sohbet ettiğimizde yani, çok hoşumuza gidebilir. Hatta arayı derhal kapatıp 


Ah ya, bunca zaman neredeydin ki sen? 
deriz. Halbuki hep aynı yerlerde takılmışızdır, aynı mahallede oturmuş, aynı hattın dolmuşuna binmiş ama denk gelmemişizdir. Olamaz mı? Olabilir! İşte şu lahana yemeği de benim için aynen öyle oldu. Bunca sene markette, manavda, pazarda hep vardı ama açıkçası pek peşine düştüğüm bir sebze değildi. Ama artık sık sık yolumu kesiştiriyorum kendisiyle. 

Lahana seviyorsanız Rus mutfağına ait bu tarifi zaten deneyin derim ama sevmiyorsanız, özellikle şans vermenizi tavsiye ederim. Ruslar meşhur poğaçaları Piroşki' nin iç harcı olarak da kullanıyor bunu. 


Karamelize Lahana

Tarifte lahananın yıkanmaması, sadece dış yapraklarının atılması öneriliyordu. Yıkanması, karamelize olmasını geciktiriyor ya da önleyebiliyormuş. İlle de yıkamak istiyorsanız yaprakların mutlaka tamamen kurumuş olması gerekiyor. Orta boy bir lahananın 3/4'ünü kullandım (miktar konusunda elinizi korkak alıştırmayın, pişince çok az kalıyor). Lahanaların farklı şekilleri olduğundan kesim tarifi veremeyeceğim ama yaklaşık 1,5-2 cm genişliğinde ve 5-6 cm uzunluğunda olacak şekilde kesiyoruz. Geniş ve yüksek kenarlı -mümkünse kalın tabanlı ve çelik- bir tencereye (tava değil) 1/2 çay bardağı kadar zeytinyağı koyup kızdırıyoruz. Bir iki lahana parçası atıp yağın kızgınlığını kontrol ediyoruz, içine attığımızda cızırdıyorsa tamamdır, lahanalarımızı tencereye döküyoruz. Kapağı kapatıp yaklaşık 10 dakika açmadan bekliyoruz ve hayır, hiç karıştırmıyoruz. Bu tarifin önemli noktalarından biri, ikide bir karıştırmamak! 10 dakika sonra kapağı -bu yemekte- bir daha kullanmamak üzere kenara koyuyoruz. Tuzunu ekliyoruz. Hafif dibini tutmuş, en alttaki lahanalar azıcık kahverengileşmiş olmalı. Onları üste, üsttekileri alta gelecek şekilde birkaç hamlede karıştırıp sonra hiç dokunmadan 5-6 dakika bekliyoruz. Bir kez kahverengileşme başladığında süreç hızlanıyor, daha sık kontrol ediyoruz ama sürekli karıştırmıyoruz. Böyle böyle, alt tabaka kahverengimsi renk aldıkça açık renk lahanaları tabana alarak tamamını karamelize ediyoruz. 1-2 kaşık kadar tereyağını tencereye ekleyip karıştırıyoruz. Orijinal tarifte yarım su bardağı beyaz şarap ve 1 tatlı kaşığı nar ekşisi ekleniyor ama ben 2. yapışımda bunların yerine 1 çorba kaşığı soya sosu ekledim, karamelize tadı kesinlikle daha net ortaya çıkardı. Elinizde varsa birkaç çorba kaşığı tavuk ya da et suyu da çok yakışıyor. Zaten kendisi etin ve tavuğun yanına acayip iyi yancı oluyor. Ton balığıyla da fena olmadı.

Bir sonraki yapışımda kuş üzümü ve bankadan kredi alarak dolmalık fıstık alıp eklemeyi düşünüyorum.

Detaylı yazayım, açıklayıcı olsun derken abarttım galiba. Yapıp yemek daha kısa sürmüştü yeminle! Tarifin orijinaline şuradan bakabilirsiniz.

Buket Topakoğlu Erkan


Demir elması olarak adlandırılan yöresel elma çeşidi Artvin Borçka' ya bağlı köylerde tamamen organik koşullarda yetiştirilir ve hasadı yapılır. Olgunlaşmasına göre ekim kasım gibi toplanır, mayıs ayına kadar çürümeden serenderde saklanır ve güvenle tüketilir. Demir elması içindeki doğal şeker oranı çok düşük bir elma çeşidi olduğundan şeker hastaları tarafından çokça tüketilmektedir. 

Aynı zamanda Demir elması yöresel kuzine sobalarda tepsilerde bütün halde pişirilir ve kış aylarında vaz geçilmez sıcak bir tatlı çeşididir Demir elması sadece bölgeye has bir ürün olduğundan talebe yetemeyen pazar değeri yüksek aranılan kıymetli bir üründür. Raf ömrünün uzun oluşu artı bir değerdir. Demir elması kurutularak yörede çerez ve hoşaf yapımında sıkça kullanılır. Ürün bölgede çay fındık ve bal üretiminden sonra hattı sayılır bir gelir kaynağı olmaya adaydır. Demir elması geç sonbaharları bulan hasadıyla halk arasında kar suyu yedikten sonra daha da lezzetli olduğu kabul edilen bir üründür. Bir diğer özelliği de yeşil ve kırmızı iki renkli oluşudur.

Kurutulmuş haline Çiri denir ve çok lezzetlidir. Artvin'li olanları ayrıcalıklı hissettiren bir meyvedir.


The local apple variety called iron apple is grown and harvested under completely organic conditions in the villages of Artvin Borçkaya district. Depending on its ripening, it is collected in October or November, it is stored in the serender without rotting until May and consumed safely. It is mostly consumed by diabetics since it is a very low natural sugar content in iron apple. At the same time, the iron apple is cooked as a whole on trays in local oven stoves and is an indispensable hot dessert variety in winter. Since iron apple is a product of specific to the region, it is a valuable product with high market value that cannot meet the demand. Besides, long shelf life is an extra value of it. Iron apple is dried and used frequently in the region to make snacks and compote. The product is a considerable source of income after tea, hazelnut and honey production in the region.Another feature of the iron apple is that it is bicolored in green and red. Iron apple is a product which is considered to be more delicious when it harvests after first snow with its harvest found in late autumn.


Fotoğraf: @fdilekuyar